Başarının kaynağı yetenek mi, mucize mi yoksa çalışma mıdır?
Yıllar önce arkadaşımın tavsiyesi ile okuduğum bir kitap tekrar elime geçti. İçeriğinde başarının yetenek mi, mucize mi yoksa çalışma sonucu mu oluştuğu hakkında teoriler ve çeşitli branşlarda başarı öyküleri var. Bu bölümlerden birinde de satrançla ilgili çok ilginç bir başarı hikayesi bulunuyor. Beni çok etkilemişti. Bu sebeple bu yazıyı sizler ile paylaşmak istedim.
Makale Yazarı: Betül Cemre Yıldız
Makale Linki
Tarihin en güçlü kadın satranç sporcusu kabul edilen Macar Büyük Usta Judit Polgar'dan bahsetmek istiyorum. Judit, sadece kadınlarda defalarca dünya satranç şampiyonu olmakla kalmamış, dünya şampiyonu ünvanına sahip birçok erkek büyük ustayı da yenmiştir. 1989 yılında henüz 12 yaşındayken dünyada ilk 100 sporcu (55. sıra) arasına girmeyi başarabilmiş kadın sporcuların idolü Judit.
Polgar denince her ne kadar akla Judit Polgar gelse de, aslında üç kız kardeş de satrançta dünya çapında ünlü. Ama beni en çok şaşırtan kısım bu üç kız kardeşin hayat hikayesi.
Macaristan'da yaşayan pedagojik psikolog Laszlo Polgar'ın bir teorisi vardır. "Dahiler doğmaz, yaratılır" diyerek küçük yaşta herhangi bir branşta eğitilen bir çocuğun dünyada en iyi olabileceğini savunur. Buna öyle içten inanmıştır ki, projesini gerçekleştirmek için evlenip çocuk yapabileceği uygun birini aramaktadır. Bu durum birçok kişi tarafında "delilik" diye tanımlanır ve acil bir psikolojik yardım alması gerektiği tavsiye edilir.
Lazslo, Ukraynalı Klara ile tanışır. Klara, Laszlo'nun deli olduğunu düşünse de ortaya attığı teoriye inanır. Evlenirler ve 1969 yılında ilk kızları Susan doğar.
Şimdi en önemli konu "ustalık kazanmak için yetiştirileceği alanı" seçmektir. Satrancın performansa dayalı nesnel bir ölçüm sisteminin olması, baba Polgar'ın satrancı seçmesinde etkili olur. Böylece Susan'ın başarısının tartışılması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.
Satrancı sadece hobi olarak oynayan baba, bilgisinin bu proje için yeterli olmayacağını düşündüğü için satranç hakkında daha çok okumaya başlar. Susan, henüz daha dört yaşına basmadan babası ile satranç çalışmalarına başlar. Babanın inandığı projesini gerçekleştirmek için en önem verdiği konu, her gün satranç çalışması yapmak ve eğitimi olabildiğince eğlenceli tutmaktır. Susan'ı büyük bir neşeyle eğitir ve oyunun heyecanını Susan'a yansıtmaya çalışır.
Susan ilk turnuvasına beş yaşında iken girer. Küçük yaşına rağmen satranca yüzlerce saat kadar emek vermiştir. Susan, yıllar sonra bu turnuvadan bahsederken katılan sporcuların hepsinin kendisinden yaşça çok büyük kızlar olduğundan söz eder.
Susan, on maçın hepsini kazanır. Kendisi o yaşta bu başarının anlamını kavrayamasa da turnuvada beş yaşındaki küçük kız çocuğunun olağanüstü başarısı büyük yankı bulur.
1974 yılında ikinci çocukları Sofya ve 1976'da son kızları Judit dünyaya gelir.
Baba Polgar, Sofya ve Judit'in satranç eğitimlerine beş yaşına kadar başlamaz; ancak Susan ile çalışmalarına devam ederken diğer iki kız kardeş de bu ortamda büyümeye başlar.
Ergenlik dönemine geldiklerinde üç kız kardeş de on bin saatin üzerinde satranç eğitimi almış durumda idiler.
En büyük kardeş Susan'dan 1980'li yıllarda dünyanın en iyi kadın sporcusu olarak bahsedilmeye başlanır. 1986 yılında Susan'ın Dünya Şampiyonası'nda yarışma hakkı olmasına rağmen "kadın olması" sebebi ile turnuvada oynamaktan men edilir. Bu olayın ardından elde ettiği başarılarla beraber zaman içinde kadınların dünya çapında en prestijli turnuvalarda oynaması için öncü kişi olmuştur.
Susan, 1991 yılında büyük usta olur. 1996-1999 yılları arasında ise Dünya Kadınlar Şampiyonu ünvanını elde eder. Şu anda New York'ta yaşayan Susan, ABD'de satranç merkezi işletmektedir.
İkinci kız kardeş Sofya, henüz beş yaşındayken 11 yaş kızlarda Macaristan şampiyonu olarak başlar satranç kariyerine. 1986 yılında 14 Yaş Kızlar Dünya Şampiyonu olan Sofya olimpiyatlarda da birçok madalya sahibi olur. Sofya'nın en büyük başarısı ise Roma'da en iyi erkek satranç sporcuları arasında sekiz oyun üst üste kazanmasıdır. Bir büyük usta bu durumdan "Böyle bir olayın gerçekle olasılığı milyarda birdir" diye bahsetmiştir. Ayrıca, bu başarı o dönemde tarihteki en iyi beş performans arasında gösterilmiştir.
Sofya, şu anda satranç web sitesi işletmektedir ve ayrıca ünlü bir ressamdır.
En küçük kardeş Judit, 23 Temmuz 1976 tarihinde Budapeşte'de doğmuştur. 1988 yılında Dünya 12 Yaş Genel Kategori Şampiyonu olarak ilk rekorunu kırar. İlk defa bir kadın genel kategoride dünya şampiyonu olmuştur.
1989 Ocak Elo listesinde dünyada en iyi yüz sporcu arasına giren Judit, 1991 yılında da yeni bir rekor kırarak tarihteki en genç büyük usta ünvanını elde etmiştir.
2005 yılında dünyada en iyi sekiz numaralı sporcu olarak kariyerinin en parlak dönemini yaşamıştır. Kadınlar arasında ise çok uzun yıllar boyunca zirveden ayrılmamış olsa da 2015 Elo listesinde Çinli Büyük Usta Hou Yifan ilk defa bu listenin bir numarasına yerleşmiştir.
Judit, 13 Ağustos 2014 tarihinde profesyonel satranç sporculuğundan emekli olduğunu duyurmuştur. Elbette satrançla bağı kopmamıştır. Şu anda Macaristan Milli Takımı'nın baş antrenörlüğü görevi ile satranç kariyerine devam etmektedir.
Baba Laszlo Polgar'ın projesinin doğruluğu-yanlışlığı tartışılır. Ama çok etkileyici bir hayat hikayesi olduğunu düşünüyorum. Baba Polgar, henüz doğmamış çocuklarının tüm dünyayı yenebileceğini iddia etti ve bunu kanıtladı. Elbette ortada bir başarı olduğu zaman üstünde durulan "yetenek" olsa da aslında büyük başarıların ardında çok büyük emek ve çalışma var.
Yazımı Judit Polgar'ın bir cümlesi ile sonlandırmak istiyorum:
"Satrançla gün içinde saatlerce zaman geçirirdik; ama satrancı görev olduğu için değil, sevdiğimiz için büyük bir zevkle oynardık."
Not: Okumak isteyenler için kitabın adı "Sıçrama", yazarı Matthew Syed.
Makale Yazarı: Betül Cemre Yıldız
Makale Linki